Pages

Tuesday, October 20, 2009

1-10 Haziran Azor yollarında


Teknemize gelip konan ve ayrılmak istemeyen kuş




Böyle manzaralar yolculuğun en keyifli anları



Teknede sakin bir gün




1 Haziran:
Dün son hazırlıklarımızı tamamladık. Bermuda’da su bulmak çok kolay değil. Biz gelirken su stoklarımızı çok fazla tüketmemiştik. O yüzden boşalan bidonları doldurmak yeterli olacaktı. St.Georges’da marina gibi bir marina yok, marina denen yere gittiğimizde 3 tane teknenin kıçtan kara yapabildiği dimdik ve yüksek bir duvar gördük, yakıt istek üzerine getirilen bir tankerden alınıyor, su doldurulabiliyor. Biz de bağlı teknelerden biri su doldururken rica ettik, birkaç bidon doldurduk. Kıyıdaki bir benzin istasyonundan yakıt alırken ne olur ne olmaz diye parasını ödeyerek biraz daha su aldık. Bermuda ile ilgili aklıma gelmişken eklemek istediğim bir olay var:
Otobüsle Hamilton’a gitmek için durakta bekliyoruz. Otobüslerin üzerinde yazıyor ama emin olmak için atlayıp kadın şöfore acele acele :
-Is this bus going to Hamilton? (Bu otobüs Hamilton’a gidiyor mu?)
-Gu’monin.
-Ha?
-Gu’monin.
-???

Kadın ısrarla (bana göre)anlaşılmaz bir şey diyor, kaptan anlamış ama şaka yapıyor zannetmiş, kadın bize bir hayat bilgisi ve görgü dersi verdi, ‘Biz burada önce günaydın der sonra bir şey soracaksak sorarız’ dedi. Kaptan da olayı şakaya vererek ‘Kusura bakma, biz New Jersey’liyiz, pek alışkın değiliz böyle selam verme işlerine’ diyince otobüste bir kıkırdama oldu.
Bir de Hamilton’da gömlek, kıravat, ceket, altına bermuda şortu, upuzun çoraplar ve mokasenler giymiş, ciddi ciddi işe giden adamlar gördük, gülümsedik. Bermuda pahalı bir yer ama çalışanların ücretlerinin de sıradan işlerde(temizlikçi) bile saatte 23 dolara kadar çıktığını duyunca oldukça şaşırdık. Tabii istihdam alanı sınırlı olduğu için yeni nesil şansını başka ülkelerde deniyor.

Bunları unutmadan ekleyeyim dedim. 1 Haziran’da sabah pılımızı pırtımızı topladık, artık daha tecrübeli(!) olduğumuz için biraz daha düzgün bir yerleştirme yaptık. Fernando geçerken teknesiyle bizim yanımıza uğradı, demir atmadan bize aborda oldu, beraber birer kahve içtik. Yolda birbirimize yakın gidip haberleşiriz diye konuştuk, ama denizde böyle planlar pek yürümüyor.

O bizden önce çıktı, biz ancak 3-4 saat sonra çıkabildik. Çıkışta yine Bermuda Radio aranıyor. Geçitten çıkıp yönümüzü Azor’a çevirince Fernando’yu aradık telsizle, ama adam deniz yarılmış içine girmiş, ses seda yok.
Azor rotamıza karar verirken okunan kitaplardan ve edinilen bilgilerden yararlanıyoruz. Genellikle tavsiye edilen Bermuda’dan direk kuzeye çıkılıp 40. enlem civarına gelince güzel bir şekilde sancağa dönmek ve Azorlara doğru dümen tutmak. Çünkü ticaret rüzgarları 40. enlem civarında esiyor, oraya en kısa yoldan ulaşıp 30 ve 35 enlem arasında kalan horse latitudes denilen rüzgarı az bölgeyi çabuk atlatmak gerekiyor. Tabii bunlar teorik ve genelleme. Ne kadar da kolay görünüyor değil miJ)

Adadan fazla uzaklaşmadan tüm yelkenleri açtık. Ama rüzgar çok az, bende hafiften bir deniz tutması var yine. Bermuda’ya gelirken adaya varır varmaz ilk uçakla Türkiye’ye dönmeye niyetlendiğim zamanlar olmuştu, ama insan beyni çabuk unutuyorJ Sakin sakin gidiyoruz, bu arada bugun benim dogum günüm, Turkiye’den smsler geliyor kutlama için, bizim kaptana bakıyorum, hiiiiç aklına bile gelmiyor! İntikam hisleriyle bir kenara yazdım bunu, biz kadınlar böyle hataları hiiiiç affetmeyizJ
Gece 2230’a kadar tıngır mıngır gidip, rüzgar iyice bitince yelkenleri indiriyoruz.

2 Haziran:
Pozisyon: 32.53.301N, 64.12.399W
Hava güzel, rüzgar iyi, olaysız bir gün.

3 Haziran:
Pozisyon: 34.38.550N, 64.16.670W
Rüzgar yok, sürükleniyoruz, kaptan motor çalıştırmak istemiyor.

4 Haziran:
Pozisyon: 34.54.307N, 64.00.244W

Kaptan ısrarlarıma dayanamadı, gönülsüz gönülsüz motoru çalıştırdı. 4 saat kadar daha direk kuzeye çıktık. Bir an önce bu rüzgarsız yerleri geçmemiz lazım, 40’lar ve ticaret rüzgarları biz bekliyor(mu?).
Öglende biraz rüzgar çıktı, ana yelkeni açtık. Bu arada kaptan uzunca bir kabloyu bir ucunu gurcataya bir ucunu da SSB radyonun antenine bağlayarak anteni kuvvetlendirdi. İlk defa şu meşhur Herb Hilgenberg’ü(http://www3.sympatico.ca/hehilgen/uscg.htm) dinlemeyi başardık. Akşamustu belli bir saatte başlıyor yaklaşık 2 saat yayında kalıp, baglantı kuran teknelerle tek tek ilgileniyor. İlgilenenler frekansları ve saatlerini internetten bulabilirler.
Aksamüstü rüzgar kalınca ana yelkeni indiriyoruz. Gece güzel rüzgar var, sadece genovayla gidiyoruz.

5 Haziran:
Pozisyon: 35.30.830N, 62.27.380W
Güzel rüzgar var, ana yelkenle hızımız 7 knot civarı seyrediyoruz. Öğleden sonra artmaya başlıyor. Akşam yaklaştığı için daha önce karar aldığımız geceleri mutlaka küçültülmüş yelkenle gitme kuralını uygulayarak 1730 gibi ana yelkene iki camadan vuruyoruz, camadan rağmen hızımız 6.5 knot! Bu kararı alma sebebimiz de beklenmedik herhangi bir duruma karşı hazırlıklı olmak, bizim kaptan tır şoföru oldugundan Amerika’da alıştığı ‘Never let a hazardous situation to turn into an emergency’ (Hiçbir zaman tehlikeli bir durumu acil duruma çevirme) prensibinden vazgeçmiyor.
Gece fırtına şiddetleniyor. Kaptan havuzlukta vardiyada. Tam pruvamızda yeşil, kırmızı ve üst üste iki sarı ışık görmüş. Yani kocaman bir gemi direk üstümüze geliyor! Hemen beni çağırdı, emin olmak için dürbünle bakmamı istedi. Dürbünle karanlıkta, şahlanan dalgalar arasında batıp çıkarken karşıda bir yere sabit bakmaya çalışmak ne kadar zor! Gemi kesinlikle üstümüze geliyor, hemen koşup VHF’ten çağrı yapıyorum. Seyir kurallarına göre yol hakkı bizim, ama bizi görüp görmediklerini bile bilmiyoruz. 3-4 mil kalmış aramızda.
Baktık adamlar VHF çağrımıza da cevap vermiyorlar, kesin bizi görmediler, ezip geçecekler. Her geçen saniye aramızdaki mesafe kapanıyor, kaptan acil kavança atıp, tekneyi iskeleye çeviriyor. Ben de serpinti körüğünün arkasından ne olacağını gözlemlemeye çalışıyorum. Allah’tan kaptanın uyarısını dinleyip kafamı fazla çıkartmamışım. Çünkü o fırtınada bile motor gürültüsü duyulan hayalet gemi haldur huldur yanımızdan geçip giderken, bizim bumba teknenin yalpalamasıyla kafamı sıyırarak çaaat diye sancağa geçiyor. Geçerken de ana yelken ıskotası arabasıyla beraber dümene monteli kutuyu yerinden koparıp, içindeki GPS ve radarla beraber havuzluğa fırlatıyor, ortalığı savaş alanına çeviriyor. İyi ki denize uçmadılar, ucuz atlattık. Bu arada el pusulası da kopmuş gitmiş, kullanılamaz hale gelmiş. En çok da yaralanmadığıma seviniyoruz. Ne adrenalin ama! İlk panik geçtikten sonra bakıyoruz aletlerin kabloları kopmayıp sadece yerinden çıkmış, kutuyu yerine takamayız ama yatay vaziyette de olsa GPS kablosunu bağlayıp rotamızı takip edebiliyoruz. Biz bunlarla uğraşırken aradan birkaç dakika geçtikten sonra VHF’ten uykulu bir ses ‘Biri bizi mi aradı’ diye soruyor. Kaptan VHF’i alıp ‘az daha bizi öldürecektiniz’ diyor, adamlar çok pişkin, ‘eee bir şey olmamış ya’ diye cevap verince bizim kaptan etrafta aile varken söylenmeyecek sözler söylüyor adama.
Bir musibet bin nasihattan iyidir. Bu olay bize güzel bir ders oluyor. İlk fırsatta radarı kabine monte edip, kullanmayı da öğrenmeliyiz. Şimdiye kadar pek ihtiyaç duymamıştık ama böyle durumlarda kesinlikle gerekli. Bu mücadele bizi yordu, heave-to yapıp vurup kafayı yatıyoruz. Gece çok kötü, yağmur, dalgalar, gürültü.

6 Haziran:
Pozisyon :36.03.465N, 60.07.436 W
Fırtına biraz sakinledi, ön yelkeni açtık, ana yelken kapalı. Fazla gidemiyoruz.
Hergün Herb’ü dinlemeye çalışıyoruz. Adam sürekli gelen cephelerden bahsediyor, sakın 35’in üstüne çıkmayın diyor. Biz onu dinlemeyi başardığımızda zaten gitmeyin dediği yerlerdeydik. Kaptan geri gitmeyi reddediyor, bir an önce buralara çıkabilmek için o kadar motor çalıştırdık, gider miyiz hiç geriJ

7 Haziran:
Pozisyon: 36.01.370N, 59.09.359W
Rüzgar yok, bütün gün sürüklendik durduk. Motor çalıştırmama konusunda prensipliyizJ Mazotumuzu Azor’a yaklaşınca kullanmak istiyoruz, çünkü Azorlar çevresi sürekli yüksek basınç alanı ve rüzgarsız pek çok gün olabiliyor. Biz de bugünü tatilmiş gibi değerlendiriyoruz. Radar işini hallediyoruz, nasıl kullanılacağını da iyice öğrendik kullanma klavuzundan. Artık alarmını kurup uyuyabiliriz bileJ Bu arada iki-üç güne bir ekmek yapıyoruz. Bir de olmazsa olmaz, kaptanın Amerika’da denediği ve beğendiği süttozundan yoğurt imalatı var, bize meşguliyet. Süttozunu suyla karıştırıyoruz, bir süre dolapta bekletiyoruz çözünmesi için, hemen pişirince güzel olmuyor. Sonra bir taşım kaynatıp, ılıklaşmasını bekliyoruz. Mayalayıp dökülmeyecek bir köşeye(teknede en büyük sorun) koyuyoruz. Biz genellikle tencereyi bir leğenin içine koyup, etrafını kıyafetlerle sarıp sarmalayıp hareketsiz kalmasını sağlıyoruz.

8 Haziran:
Pozisyon
: 35.39.065N, 58.45.662W
Sabah rüzgarsız başladık. Bugün açma yaptık. ‘Ne yesek’ sorunu her gün gündemde. Seçenekler sınırlı, yaratıcı olmaya çalışıyoruz. Derin dondurucu olmadığı için buzdolabı etleri ancak birkaç gün idare ediyor. Taze sebze meyve fazla dayanmıyor. En iyi dayanan havuç, lahana, patates, soğan. Genelde en popüler yemeğimiz makarna yanına havuç veya lahana salatası. Ayrıca kuru bakliyatlar da stoklarımız arasında, kuru fasulye, nohut, mercimek çorbası, mercimekli köfte bile yapmışlığımız var:) Türkiye’den getirdiğim birkaç kilo bulgur ve Amerika’dan stokladığımız 2 çuval pirinç acil durumlarda kurtarıcı.
Bugün bir kuş geldi tekneye, hasta galiba, kışkışlıyoruz gitmiyor. Ya kuş gribi filansa diye birazcık çekiniyoruz. O da inadına içeri giriyor, mutfakta tencerenin kapağına tünüyor. Kışkışlıyoruz, geliyor kaptanın kafasına konuyor. Hayatında hiç insanoğlu ile tanışmamış herhalde, korku nedir bilmiyor hayvan. Havuzluğun içine bir çorabı yuva gibi yuvarlıyoruz, içine kıvrılıyor, inanılmaz. Verdiğimiz kırıntıları yemedi, sürekli uyukluyor, gerçekten hasta.
Öğleden sonra çıkan rüzgarla yelken basıyoruz. Hep böyle esse keşke. Hayvansever kaptan kuşa kartondan bir yuva yapıyor, kuşun gidişatı pek iyi görünmüyor.

9 Haziran:
Pozisyon: 35.37.545N, 57.17.976W
Sabah bir baktık, kuş kutusunun içinde hareketsiz yatıyor:(( Hava iyice bozdu, biraz gitmeye çalıştık ama olmuyor, saatlerce heave-to yaptık.

10 Haziran
Pozisyon: 35.59.832N, 57.09.843W

Sabaha doğru 0415 gibi heave-to’dan çıkıp yola koyuluyoruz. Akşama kadar bütün gün güzel yol yapıyoruz. Akşamüstü Herb birbiri ardına gelen soğuk cephelerden ve bizim rotamız üstünde ve çok yakınımızda çıkmak üzere olan 45 knot esecek fırtınadan bahsedince biraz gözümüz korkuyor. Gitsek mi dursak mı kararsızız. Gitmektense durup gardimizi alip gelecek yumrugu bertaraf etme amaciyla heave-to yapip bekliyoruz. Aslinda firtinanin baslangic noktasinda olup neler olacagini izlemek de baska bir tecrube(kaptanin fikri). En iyisi uzerimizden gecip gitmesiydi, onunla beraber yolculuk edersek gunlerce icinden kurtulamayacaktik. Bu arada Azor’a doğru yola çıktıktan sonra okuduğumuz Chapman’ın kitabı ve diğer kitaplardan hava durumu hakkında epey bilgi edindik, bulutlardan nem kapmayı, sabah güzel doğan güneşten şüphelenmeyi, hava haritalarındaki izobarlar, kırmızı oklarla mavi yuvarlaklar ne demekmiş iyice öğrendik. Bir de weather chart olsa kesin biz bu işi kıvıracağız:) Yani yorumlamayı öğrendik de chart yok yorumlayacak!

4 comments:

  1. Çok güzel anlatıyorsunuz.
    Okyanus geçip Türkiyeye gelmeniz her türlü takdirin ötesinde...
    Benim bir hayalimi gerçekleştirmiş olmanız açısından aynı zamanda yol gösterici
    Tebrikler...
    Sevgiler,
    Eyüp Oğan

    ReplyDelete
  2. Bir dahakine benide alır mısınız?

    ReplyDelete
  3. Cok Terim kullanmissiniz :-(

    Benim gibi anlamayanlar icin biraz aciklama olsaydi süper olurdu :-)

    ReplyDelete
  4. Bu gemi travması son dert olsun inşallah

    ReplyDelete