Pages

Sunday, October 4, 2009

2 Mayıs- Hello America!

Öncesi: Tekne alıp okyanus geçme projesi önce laftaydı, pek inanamıyordum böyle bir şey yapabileceğimize. Ama ocak ayında tekne alınınca paçalarım tutuştu. Kısıtlı zamanda çok şey öğrenmeye çalıştım. İnternetten okyanus geçmekle ilgili bulabildiğim blogları okuyor, bir yandan gemici bağlarını çalışıyor, bir yandan yelkenlideki parçaların vs isimlerin, öğrenmeye çalışıyordum. Yani kısaca kafam çok karışmıştı, yelkenle ilgili yazılar okumak kripto çözmeye benziyordu. Neyse kendimi psikolojik olarak hazırladım, yapabiliriz diye düşünüyordum, bu işi yapan diğerleri uzaylı filan değildi, senin benim gibi insanlardı.

2 Mayis'ta İstanbul’dan Miami'ye uçtum. Valizim yolculukta isimize yarayacağını düşündüğüm Amerika'da zor bulunan bulgur, kırmızı mercimek, fındık gibi bir sürü gıda maddesi ile doluydu. Tekne Stuart, Florida'da demirdeydi, yakınlarda olan baska bir tekneden arkadaşları da kaptanı dinghy ile kıyıya bırakmışlar, o da beni almak için havaalanına gelebildi. Böyle durumlarda ulaşım gerçekten sorun. O gece tekneye gitmek zor olacagi icin otelde gecirdik. Ertesi gun biraz alışveriş yaptık, Yavuz'un önceden anlaştığı Kanada'li arkadaşları dinghyleri ile bizi aldilar, o kadar eşyayı taşıyabilmek icin birkaç tur yaptılar. Bir yandan uçuş yorgunluğu, bir yandan önümüzde bekleyen yolculuğun heyecanı ile sersemlemiş durumdayım. Ama tekneye binince hic heyecanlanmadım, gayet sakin, sanki butun hayatim teknede geçmiş gibi rahat hissediyordum. Tabii bunda teknenin demirde ve henuz denizde olmamasının cok etkisi var. En küçük bir sallanti bile yoktu. Ilk isim teknenin içini biraz düzenlemeye çalışmak oldu. Cok fazla esya ve az yer. Herseyi bi yerlere tıkıştırdım(bunun ne büyük bir hata oldugunu yolculukta öğrendim ama) Daha once okuduğum bloglarda neyi hangi dolaba koyduğunuzun listesini yapin diyorlardi, bana abartı gibi gelmisti ama hakikaten zor havalarda insan neyi nereye koydugunu hatırlamakta güçlük çekiyor. Daha sonra Yavuz'un Indiantown'da kaldığı sırada tanıştığı arkadaslari Dan&Lyne ve Philip&Cathy ile yemek yedik. Bana korkmuyor musun diye sordular, 'neden korkmam gerekiyor' diye cevap vermistim, sonralari anladim tabii neden sorduklarini, hic yelken ve tekne deneyimim olmadigi icin korkacak birsey goremiyordum(cahil cesareti:))Sonraki gunler buyuk bir hızla hazırlanmaya çalışmakla geçti, tekneye biraz alıştım, biraz daha konserve, cay gibi yiyecek ve içecekler aldik. Dolaplara sığmayanları ve icme sularını teknenin icinde orta bolumunde yere koyduk. Teknede ayak basacak yer kalmadi. Yedek bidonlarda su ve mazot aldik. Yakit tankımız kucuk, motoru cok sınırlı kullanabileceğiz, asıl yük yelkende. Bir de ruzgar jeneratörü aldik ve Yavuz onu iskele kıç omuzlukta davite monte etti. Son hızla bu hazırlıkları yaparken bir yandan da havayı kolluyoruz, fazla gecikmek istemiyoruz cunku kasırga sezonuna yakalanmak istemiyoruz. Havayı kollamak derken tam gerçeği yansıtmıyor aslında, çünkü o zaman okyanustaki hava durumuna, hava haritalarına filan bakmayı detaylı bilmiyoruz. İnternetten 3-4 günlük baktığımız hava Florida havası. Soğuk cephe, sıcak cephe, bulutlar, göstergeler bize fazla bir şey ifade etmiyor. 7 Mayıs’ta artık hazır olduğumuza kanaat getirip 8 Mayıs’ta yola çıkmaya karar veriyoruz. Hedefimiz kanal boyunca devam edip St.Lucie Inlet’ten okyanusa çıkmak.

No comments:

Post a Comment