Pages

Tuesday, October 27, 2009

12-31 Temmuz Better late than never! Cebelitarik'a dogru


Avrupa göründüüüü!!

12 Temmuz:
Pozisyon:
37.43.846N, 25.38.540W
Sabah erken kalkıp hazırlandık, dün George’un bahsettiği dükkanın açılmasını bekledik. Ama hiçbir şey almadan çıktık, fiyatlar hiç de uygun değildi(kullanılmış malzemeler olmasına rağmen).
Saat 0930’da marinadan halatlarımızı çözüyoruz, Ponta Delgada limanından çıkıyoruz. Liman dışına çıkar çıkmaz yelkenleri açıp motoru kapatıyoruz. Fazla gidemeden rüzgar kalıyor ve akıntı bizi adaya doğru sürüklemek isteyince yeniden motor çalıştırıp kıyıdan uzaklaşıyoruz.
2 saatlik bir seyir sonrası kıyıdan güvenli bir uzaklıkta olduğumuza karar verip yelkenleri, motoru kapatıyoruz. Dün gece saat 0200’a kadar marinadaki diskodan gelen müzik ve çığlıklar bizi uyutmadı. Rüzgârı beklerken biraz kestiriyoruz. Öğleden sonra yeniden yelken açma fırsatı bulduk. Akşam ve gece güzel yelken yaptık.

13 Temmuz:
Pozisyon: 37.00.919N, 24.51.487W
Rüzgar tam da gitmek istediğimiz Cebelitarık yönünden geliyor, oraya doğru gidemiyoruz, güçlü bir akıntı olduğu için doğu-kuzeydoğuda yapamıyoruz, ya direk kuzeye çıkmamız lazım-ki bize gereksiz- ya da güney-güneydoğu. Herhalde hep böyle esecek değil ya, birkaç gün böyle gidelim bakalım.. Artık yolu kolayladığımızı düşünüyoruz, şimdiye kadar 3000 mil yol yaptık, 960 mil elbette geçer.
Bu sefer kilerimiz tıklım tıklım taze sebze meyvelerle dolu, kuru gıdalar, bol ucuz şarap(Azorların üzüm bağları, şarapları da meşhur, 1.5 Euroya ne güzel şaraplar var), süt, envai çeşit içecek, bollll miktarda çikolata, aklınıza ne gelirse.
Yiyecekler güzel de rüzgâr berbat.
Bu arada bugün Kaptan’ın doğum günü olduğunu ikimiz de unutmuşuz(otomatik olarak intikamımı aldım:)

14 Temmuz:
Pozisyon
: 36.15.983N, 23.51.404W
Bu, sabah saatlerinde not aldığım pozisyon, sonrasında rotayı biraz kuzeye çeviriyoruz, ve saat 1430 da not aldığımda 36.31.253N, 23.47.782W olduğunu görüyorum. Bir türlü Cebelitarık’a yaklaşamıyoruz! Böyle bir güney bir kuzey gün bitiyor. Bu arada benim en önemli görevim radyodaki fax yayın saatlerini kaçırmadan okyanusla ilgili faxları almak, paranoyak bir şekilde kitaplara bakarak onları yorumlamak ve kaptanın başına ekşimek! Herb’ü buralarda duyamaz olduk, o yüzden başımızın çaresine bakmamız gerek. Ben raporlara göre en azından etrafımızda bir cephe var mı, bize doğru gelen bir şey var mı tahmin edebiliyorum.

15 Temmuz:
Pozisyon: 35.55.158N, 22.38.916W
Sabahın ilk saatlerinde rüzgâr kaldı, birkaç saat mola. 1000 gibi esmeye başladı, ama yine fazla güneye indik, telafi için yine kuzeye çevirdik rotayı. İn, çık derken öğleden sonra hava patladı. Apar topar yelkenleri indirdik, hava raporunda bir fırtına uyarısı yoktu ama beklenenden daha sert. Bu arada kaptan üzerinize afiyet hapşırmalarla soğuk algınlığı belirtileri göstermeye başladı. Okyanusta en korktuğumuz şey profesyonel yardım gerektiren hastalıklar, mesela apandisit patlaması, kalp krizi vs, bir de birinin bir yerinin kırılması, kesilmesi vb.. İlk yardım konularına da çalışmıştım, ‘inşallah başımıza gelmez’ dilekleriyle tabii. Kimsenin başına gelsin istemem. Basit bir grip bile bizi zorladı. Ben yelken açma kapama işiyle uğraşmayı istemediğim için(zaten tek kişinin yapması zor), kaptan da hasta olunca mecburi bir ‘oyalanma’ süreci yaşadık. Hava dersen burnumuzdan geliyor(kelimenin tam manasıyla teknenin burnundan esiyor). Kaptan bütün gün yelkeni bir aç bir kapa, bir küçült şeklinde sürekli efor sarfetti, hastalığın da giderek artması nedeniyle geceleyin çareyi heave-to yapmakta bulduk.

16 Temmuz:
Pozisyon
: 35.27.199N, 21.52.300W
Hava hala bir acaip. Rüzgar aynı yönden(ESE) esmeye devam ediyor, güney rotasından kurtulamıyoruz, kuzeye gitmeyi denedik olmadı, niyetimiz Madeira olsa kolaylıkla varacaktık herhalde, rüzgâr bizi tam o yöne götürüyor. Kaptan sürekli ilaçlarla, yorgan döşek yatıyor, ben bir şey yapamıyorum, durum vahim.

17 Temmuz:
Pozisyon:
35.16.354 N, 21.50.200W
Bütün gün heave-to pozisyonunda 2 mil hızla güney batıya sürüklendik, kaptan parmağını bile kımıldatamıyor, kımıldatsa da yapacak bir şey yok, akşam pozisyonu not alırken (35.11.543N, 22.26.332W) baktık 2 gün önce olduğumuz yere geri gitmişiz, hem de daha güneye inerek, yazık oldu zar zor geldiğimiz millereL

18 Temmuz:
Pozisyon bile yazmadık, rüzgar hiç şiddetini kaybetmeden aynı yönden esiyor, heave-to’dayız, kaptan yavaş yavaş toparlanıyor. Elimiz kolumuz bağlı oturuyoruz(yani yatıyoruz) zaman zaman keşke Sao Miguel’de uygun rüzgarları bekleseydik, bu kadar yorulmazdık, marinada oturuyor olurduk diye düşünüyoruz. Bu kadar ısrarla tam da burnumuzdan eseceğini nasıl tahmin edebilirdik ki! Birkaç gün eser geçer diye düşünmüştük. Elimizde bulunan siyah beyaz Pilot Chart of the North Atlantic incelemekten yıprandı, eskidi. Bu, haziran ayının rüzgar haritası ama temmuzda da çok farklı olmaz diye düşünüyoruz, sonuçta okyanusta belli rüzgarlar var, binlerce yıldır aynı şekilde esiyor olması gerek! Bu haritaya göre hakim rüzgarların kuzey-kuzey doğu olması gerek, ve doğu-güneydoğu çook çok az olmalı. Eh, her zaman teoriler gerçekle örtüşmeyebiliyor.

19 Temmuz:
Pozisyon:34.40.980N, 23.17.580W
Acaip güneybatıya sürüklendik. Sabah hava biraz sakinler gibi oldu. Kaptan da ayaklandı. Çok fazla güneye gittiğimiz için rotayı yeniden kuzeye çevirdik. GPS’ten bakınca kuş bakışı topu topu 215 mil gelmişiz gibi görünüyor, ne kadar zaman kaybı! Sao Miguel’in aşağısındaki Santa Maria adasına sadece 160 mil uzaktayız. Kaptan görümcemin bizden haber alamadığı için yeniden hastalanmasından korkuyor, yorulduk, bıktık, bari geri dönüp Santa Maria’da durum değerlendirmesi yapalım, telefonla haber verelim diye düşünüyor. Ben bir türlü ilerleyemediğimiz için çok geriliyorum, daralıyorum, surat asıyorun. Benim gerginliğim Kaptan’ı da geriyor haliyle, sanki gidemememiz onun suçuymuş gibi. Beni uçağa bindirip göndermeyi teklif ediyor, hayır demiyorum(nasıl olsa yapamaz). O adaya doğru yönümüzü çeviriyoruz. Biz bu kararla Santa Maria’ya doğru birkaç saatlik yelken seyri yapıyoruz.
Murphy yine kendini gösteriyor, Neptün’le anlaşıp bir hafta canımıza okuduktan sonra tam da biz geri dönmeye karar vermişken, rüzgar kuzeyli esmeye başlıyor. Hemen tremolamızı atarak burnumuzu (nihayet!) Portekiz’e doğru çevirip, iskele kontradan aldığımız rüzgarla, güzel bir geniş apaz seyri yapıyoruz.

20 Temmuz:
Pozisyon:
34.47.500N, 22.10.77W
Günler sonra ilk defa güzel bir gece geçirdik, fırtınada kaybettiğimiz milleri biraz geri kazanıyoruz. Kah uyu, kah uyan, radar alarm açık. İkimizin de uyukladığı anlardan birinde kocaman bir geminin bizi geçip gittiğini gördük. Denizde küçük olaylar bile eğlenceli olabiliyor, mesela yüzen objeler, sağda solda görünen deniz anaları, balıklar vs. Dünyada senden başka birilerinin daha var olduğunu anımsatan şeyler. Yüzen objeler bazen yanıltıcı olabiliyor, bugün bir kocaman bir balon usturmaça gördük, önce yüzen kocaman bir can salı zannettik, yanına gittiğimizde baktık işe yarar bir şey, üşenmeden sağından solundan geçip kancayla tekneye almayı başardık. Daha önce de Azor’a gelirken bir tane balon usturmaça bulmuştuk. Haaa kolay sanılmasın, kocaman tekneyle yüzen minik bir cismin yanında manevra yapmak, bir de kancaya takmak, ama eğlenceli vakit geçiriliyor, günün olayı oluyor. Kısa günün karı diye seviniyoruzJ

21 Temmuz:
Pozisyon:
34.51.442N, 21.18.470W
Rüzgar kaldı. Teknedeki tangır tungurtuyu önlemek için heave-todayız. Bütün gün bir o yana bir bu yana sallandık durduk. Neyse ki akşamüstü rüzgar çıktı, yelken bastık. Ama yine doğu-güneydoğudan, bizi rezil etti, bir kuzeye bir güneye mekik dokuyoruz sanki ve bir gram ilerleyemiyoruz! Azcık kuzeye çıkabilmek için yaptığımız maymunluklarda bu sefer de batıya gidiyoruz, iki arada bir derede kıvranıyoruz, aşağı tükürsen güney, yukarı tükürsen batı!!!!

22 Temmuz:
Pozisyon:35.17.302N, 20.56.790W
Nihayet güzel bir yelken günü. Biz galiba taktik hatası yapmışız, doğu rüzgarları varken çıkmamamız gerekirdi, uygun rüzgarda direk Portekiz’e doğru gidip ticaret rüzgarlarının kuzeyden gelen bölümünü yakalamalıydık. Portekiz kıyısından da direk güneye sıkıntısız inebilirdik…Eh insan öğreniyor. Böyle Cebelitarık’a doğru gitme amacıyla güney doğu yapmaya çalışınca aralarda kaldık.

23 Temmuz:
Pozisyon: 35.32.443N, 19.39.174
Rüzgarsız bir gün. Yine teknemizin çevresinde bizimle yolculuk eden balıklardan avladık. Önce bir tane yakaladık, küçük diye attık suya, sonra daha büyüğünü yakaladık, keyifli oldu, günler sonra güzel bir yemek. Güneşli güzel bir tatil günü gibiydi, tabii yelken için değilJ Bizim azimli kaptan yine motor çalıştırmamakta ısrarlı. Havanın güzelliğinden yararlanıp bu kez gönüllü olarak okyanusta yüzme hevesine kapılan kaptan, ancak yarı beline kadar inebildi merdivenden, su buz gibi, kös kös geri çıkarak beni kendine epeyce güldürdü.:)

24 Temmuz:
Pozisyon
: 35.46.929N, 19.08.273W
Gece çok hafif bir rüzgar çıktı, ama yelkeni şişirmeye yetmez, otopilotu da kapattık, bu kez ilk defa doğuya doğru sürüklendik(doğru yön!!). Sabah rüzgar canlanınca ana yelkeni de açıp güzel yol yapıyoruz. Böyle günler keyifli oluyor, ekmek ve fındıklı kek yaptık, bir de nefis patlıcan yemeği. Allah düdüklüyü icat edenden razı olsun, 5 dakikada hazır ediyor yemekleri.


25 Temmuz:
Pozisyon: 36.01.976N, 18.15.578W
Oh be, nihayet Cebelitarık’ın olduğu enleme çıkabildik. Akşama kadar güzel yelken yaptık. Akşam rüzgar kalınca kaptan sağolsun beni kırmadı, biraz motor çalıştırmaya karar verdik, zaman kazanalım istiyoruz, yola çıkalı 10 günü geçti, evdekiler merak etmeye başlarlar. 2 saat motor seyrinden sonra gürültüye daha fazla katlanamıyoruz, motoru durdurup rüzgarı bekliyoruz.

26 Temmuz:
Pozisyon:
36.38.516N,16.11.842W
Rüzgar doğru yönden esiyor, ama kaptanın deyimiyle ‘acı verecek kadar yavaş’. Böyle yavaş esmesi hoş olmuyor, teknede acaip gürültü çıkıyor. Yelken yaparken tekne bir tarafa yaslanıp gittiği için böyle sallan yuvarlan olmuyor genelde, ama rüzgar az(veya yok) bir de kocaman soluganlar varsa bir o yana bir bu yana sallanıyoruz, üstüne de her çeşit alet edevattan kendine göre bir ses çıkıyor, insanı uykusuz bırakan bir orkestra. Rüzgar olmayınca akülerin şarjı hızlı tükeniyor, özellikle buzdolabı bütün enerjiyi çekiyor. Kaptan 2 tane kocaman balık görmüş bugün, köpek balığı sanmış ama sanırım ton balığı gibi başka bir balık. Bizim ufak balıklar bir gayret yüzmeye devam ediyorlar tekneyle beraber. Yunuslar geldiğinde de çok akıllı davranıp neredeyse tekneye yapışıp gidiyorlar, çünkü yunuslar o kadar dibimize giremiyorlar.

Bu sabah elimde çay kupaları ile çok komik bir şekilde düştüm. İki elim dolu olduğu için tutunamıyordum, tekne biraz yalpalayınca bir anda adımım hesapladığım yere gitmedi, bende küt diye yere oturup kaldım, elimde de bardaklar, hala dökmemeye çalışıyorum. İnsan hakikaten böyle basit şeylerden bile yaralanabilir, bardakları tek tek götürmem ve elimin biriyle tutunmam lazımdı her koşulda.
Güne böyle başladık ama sonrasında güzel bir rüzgarla Cebelitarık’a doğru güzel yelken yapabildik. Gece rüzgar azaldı, ne olur ne olmaz diye ana yelkene bir camadan vurduk(Ben bu konuda çok ısrarlıyım, havanın ani değişimlerinde gecenin karanlığında ana yelken üzerinde bir işlem yapmaya çalışmak çok zor, biri feneri tutacak, iskotayı ve bumbayı ayarlayacak, öteki direkte küçült, kapat vs, hiç kolay olmuyor-tecrübelerimizden biliyoruz:))En az riskle yolculuk etmek bizim için ilk sırada geliyor.

27 Temmuz:
Pozisyon:
36.21.594N, 14.45.100W
Gece boyu rüzgar döndü durdu. Gün boyu güzel yol yaptık. Her gün hava faxını alıp, endişelenecek bir şeyler bulmaya devam ediyorum. Beni bir süre oyalıyor, ama bu kadar çok konsantre olmama kaptan biraz kızıyor. Birkaç gündür yaklaşan soğuk cepheler var, yarınki hava haritasında iki soğuk cephe arasında kalacağımızı görüyorum, sert havalar göreceğiz demek ki, ama DediğimDedikKaptan benim fazla endişeli ve malzemeci olduğumu söylüyor. Adım çıktı malzemecibaşına! Bakalım ak-kara yarın belli olur..

28 Temmuz:
Pozisyon: 36.26.353N, 12.50.433W
Dün gece hava bozmaya başladı. Yelkene zaten bir camadan vuruluydu, havuzluğun köşesine oturup suratımı asınca kaptan ikinci camadanı da vurmak zorunda kaldıJ Böyle durumlarda işe yarayan bir taktik, teknede iki kişi olunca birinin surat asması hiç çekilmez oluyor. Bizim Kaptan da az inatçı değildir ha, otopilot bir sağa bir sola kaçan tekneyi tutmaya çalışmaktan ısınmasaydı benim daha uzun bir süre asık suratla oturmam gerekebilirdiJ Bu hava raporlarını almak iyi oldu diyorum ama öte yandan bana gerçekten çok malzeme çıkıyor, fırtına ha geldi gelecek diye endişeden mide ağrısı çekiyorum zaman zaman. Bermuda’ya gelirken yediğimiz fırtınalar bunlardan kat be kat fazla idi, ama o zaman pek bir şey anlamıyor, ‘bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete’ fikriyle gık diyemiyordum, sadece ilk uçakla Türkiye’ye dönmeyi düşünüyordumJ Yattığım yerden korkuyla pencereden bakarken gördüğüm üzerimize doğru gelen kocaman dağlar hala gözümün önünde, kafamı korkuyla batteniyenin altına sokup, güüüüm diye bir sesle dalga bordamızda kırılırken kaptana içimden bildiğim bütün küfürleri az saymadım. Fırtınada teknenin içinde olmak gerçekten tarifi kolay bir şey değil. Bir dergide bir yazı okumuştuk: İnsan iki yerde Tanrı’ya inanmıyorum diyemez; biri dişçi koltuğunda, öteki de açık denizde fırtınada. Yalan değil:) Bermuda’ya giderken atlattığımız fırtınaların birinde salonda karşılıklı yattığımız yerden (seyir sırasında ön kamarayı kullanmıyoruz, salondaki yataklar daha uygun, hem bir gözü dışarıda olabiliyor insanın, hem de havuzluktaki kişi çağırsa duyabiliyor) kah üstümüzden gelen, kah bir sağdan bir soldan bizi yumruklayan dalgaları sayarken (üstelik yattığın yerde bile sürekli tutunacaksın, tam anlamıyla sertçe sallanan bir beşik gibi), gelen bir dalga tam da kaptanın yattığı sancak bordadan güüüüm diye yumruk sallayınca, kaptan anam diyemeden hemen yanı başındaki kapalı masaya öyle bir savrularak çenesini vurdu ki, çenesinin altında minik bir yarık açıldı, siz tahmin edin şiddetini!

Gündüz camadanlı yelkenle oldukça hızlı yol yapıyoruz, öğleden sonra dalgalar biraz küçülünce ana yelkeni birkaç saatliğine de olsa açabildik.

29 Temmuz:
Pozisyon: 36.15.757N, 10.58.390W
Geceleyin rüzgar kuvettli esti, genovayı da küçültmek zorunda kaldık. Buna rağmen güzel yol geldik. Her tarafta pamuk helva gibi bulutlar. Dalgalar giderek büyüyor. Bir ara heave-to yapmak zorunda kaldık, ama minicik genovayla ve iki camadanlı ana yelkenle sallana sallana yola devam ediyoruz. Cebelitarık’a yaklaştıkça gemi trafiği artmaya başladı.
Bu rüzgarlar herhalde ticaret rüzgarlarının devamı(Portuguese trade winds), kuzeyden güneye esiyor, ama her zaman böyle sert mi esiyor acaba??

30 Temmuz:
Pozisyon:36.03.676N, 09.20.273W
Rüzgar hız kesmeden esiyor, dalgalar kocaman.Gündüz yalpalaya yalpalaya yol aldıktan sonra akşamüstü her şeyi kapattık, minicik genovayla devam. Heave-to yapmaya çalışırken bir anda gelen bir dalga bizi aniden yan yatırdı, küpeştenin sulara değdiğini görünce çığlığı bastım. Kaptan dümende düşmeden durabildi, ama dalganın üzerimize boşalttığı suyla sırılsıklam oldu. Rüzgarın kuvvetinden tekne heave-to’da bile duramıyor, biz de minicik genovayla yola devam ediyoruz. Hava berbat, koca koca dalgalar sağdan soldan yumruk atıyor yine. Geçenlerde bir kitapta kırılan dalgaların tehlikeli olduğunu okumam hiç iyi olmadı, şimdi sürekli gözüm üstlerinde, kırılıyor mu kırılmıyor mu, sakata gelmeyelim?

31 Temmuz:
Pozisyon: 36.02.644N, 07.39.331W
Fırtına yavaşladı, güzel güzel gidiyoruz. Bizim kaptan dün, gecenin bir yarısı camadanlı yelkeni açacağım diye tutturdu, hiç açtırır mıyım, yapıştım paçalarına, engel oldum. Hiç gece gece ana yelken açılır mı? Akıl var mantık var….(... korkusu da var:P)

Bugünkü ‘zihni sinir procemiz’ İspanya bayrağı yapmak. Açıklayayım: Bu bayraklar Amerika’da acaip pahalı satılıyor, benim de aklıma gelmemiş Türkiye’den giderken almak veya kumaştan dikmek. Başka zaman olmadık şeylere para harcanır ama bazen böyle basit bir şeyde ekonomi yapası gelir insanınJ Bir de Akdeniz’de nereye uğrayıp uğramayacağımız belli değil, o yüzden Azorlar’dan biraz kumaş ve spray boyalar aldık, sanırım Sadun Boro ve eşi Oda’nın da buna benzer bir şekilde bayraklarını yaptıklarını okumuştuk. Nereye gidersek oranın bayrağını yapacağız idareten, zaten başka yerlerde bizim Türkler kadar bayrağa önem vermiyorlar. Adamlar kağıttan bile yapıp asıyor(Bizimkiler bayrak solgun olursa değiştirmeni istiyorlar) Neyse, elimizde kocaman bir kumaş (bulabildiğimiz tek renk kumaş kalın bir mutfak peçetesiydi), aklımıza gelmedi eski bir çarşaf vs ince birşeyden yapmak. Kaptan elinde spray boya, sıkıyor da sıkıyor ama kumaş o kadar kalın ki boyanana kadar nerdeyse bir kutu boya bitiyor. Koku dersen insanı öldürebilir, rüzgarda yapmak zor, boya kumaştan başka heryere uçuyor, havuzlukta sprayhoodun korumasında zehirlenmemeye çalışarak İspanya bayrağı boyanıyor. Kuruması için vardavelaya asıyoruz. Artık rahatlıkla İspanya kıyılarına gidebiliriz:)

Cebelitarık'a yaklaşınca, nerede duracağımıza karar vermekte zorlanıyoruz, Kaptan’a kalsa hiç durmadan devam edip boğazı geçecek. Ama navigator benim, ben ne dersem o olur:)
şaka bir yana, okuduğumuz yazılarda ve klavuzlarda boğazı geçerken akıntı saatleri ve rüzgarın uygun olması gerektiği vurgulanıyor. En iyisi boğaz girişindeki Tarifa kentinde demirleyelim, sonrasında havaya göre karar veririz diyerek hedefimizi belirliyoruz.
Gece yarı uyuklayarak geçiyor, vızır vızır gemi trafiğinde her an tetikteyiz.

1 Ağustos:
Pozisyon: 36.01.243N, 06.00.709W
Kara göründü !! Telefonlar çekmeye başladı, evdekilerle haberleştik, herkes iyi. Tarifa'ya yöneldiğimiz sırada, geçen gemilerden biri dikkatimizi çekiyor. Kaptan, geminin tipinden Türk gemisi olabilir diye tahmin ediyor, dürbünle bakınca isminin Atasoylar olduğunu görüp VHF’ten Türkçe çağrı yapıyor. Geminin kaptanıyla bir süre sohbet ediyoruz, bize ‘Hoşgeldiniz’ diyince kendimizi Türkiye’ye gelmiş gibi hissediyoruz.
Boğaza yaklaşırken, Kaptan’ın gözü derinlikölçerde. 490 feet, 480, 450, ….290, hoop sancak alabanda, neymiş, çok hızla azalıyormuş derinlik, mutlaka tehlikeli bir şey var buralarda! Eh be adam, 290 feet yani 90 metreye yakın derinlik, ne olabilir ki! Onun paranoyası da karaya oturmak, koskoca Cebelitarık Boğazı bile yeterince derin değil! Ee Florida’da yaşadıklarımızdan sonra normal..
Tarifa’ya yaklaşıyoruz, ama burada gümrük vs var mı bilmiyoruz, Maxsea’de fazla detay yok, Manfred’in kitabından aldığımız krokiye göre limana giriyoruz, dikkatlice bakmamıza rağmen gümrüğe benzer bir yer göremiyoruz, daha çok balıkçıların olduğu, aynı zamanda Tanca-Tarifa arasında işleyen feribotların kalkış limanı burası. Rıhtım çok yüksek, kocaman balıkçı tekneleri heryeri işgal etmiş, bağlanmaya müsait bir yer göremeyince tekrar dışarı çıkıyoruz. Limanın hemen dış tarafında iki teknenin demirde olduklarını görüp, biz de oraya demir atıyoruz (36.00.376N, 05.36.398W). Sarı bayrağımız gurcatada sallanmakta, İspanya bayrağımız ise kolalı gibi sert, dimdik duruyor, hiç kımıldamıyor :). Yandaki teknedeki İngilizcesi hayli kıt Polonyalı el kol işaretleriyle sarı bayrağı indirip cebimize koymamızı söylüyor. Anlaşılan buralarda popüler bir yöntem, hemen uyguluyoruz, sarı bayrak iniyor, Kaptan etrafa bakıp hiç bir şey olmamış gibi ıslık çalıyor:)
Oh be koskoca Atlantik Okyanusu’nu arkamızda bıraktık. Bizim balıkların kafası karıştı, grup halinde bir sağabir sola kaçışıyorlar, en sonunda bizi terk ederek demirdeki katamarana doğru gittiler. Balıklar da biliyor ağzının tadını!

3 comments:

  1. "En az riskle yolculuk etmek bizim için ilk sırada geliyor" cümlesine çok güldüm.
    Az bilmek hiç bilmemekten kötüdür derler, Kitapları okudukça İkinci Kaptan'ın tedirginliği artıyor :)

    ReplyDelete
  2. Evet, oyle olmustu gercekten, cahil cesareti dedikleri durum. Hic bilmeyince korkmaniz gerektigini farkedemiyorsunuz:)

    ReplyDelete
  3. 15-20 Temmuz arası konumlarınıza baktım da neredeyse büyük bir daire çizmişsiniz...5 gün boyunca seyir yap, aynı yere geri dön.. Sinir bozucu olsa gerek.. :(

    ReplyDelete